Bu Blogda Ara

23 Ağustos 2018 Perşembe

İyileşme

Gözlerim kapanıp açılıyor. Göz kapaklarım rüzgardan çarpan kapılar gibi, zorlukla açılıp süratle kapanma eğiliminde. Göz bebeklerim ise rüzgargülleri gibi hareketli, gözle kara sinek takibi konusunda rekor kırmama tek engel ölünce daha da ağırlaşan göz kapaklarım. Uyanan zihnim karmaşık, yine bir hipnoz seansında olduğumu tekrarlıyor kendi kendine. Bu sefer acaba ne olmaz şeyler söylediğimi tahmin etme yarışması yapıp kendince egzersiz yapıyor. Neden buradayım? Sessizlik bozuluyor;
" Son soru sanırım sizi bazı anlara geri götürdü, anlatmaya hazır hissetmeniz önemli, bekleyebiliriz." diyor. Tam karşıda sabitlenen göz bebeklerim insan iyileştirmek için daha analitik düşünen bir erkeği netleştiriyor. Gözlüklerinin ardında metanetle duran göz bebekleri profesyonel bir telaşsızlıkta, gerçekten bekliyor. Bilim adamlığı gereksinimlerinin alfası sabır olsa gerek, tereddüt etmeden, her sonuca açık olarak. Modern tıbbın bu dalında o yetiyi makul ücretle satın alabiliyor olmak çok küstahça güzel bir tatmin duygusu. 

Uyanan zihnimde düşünceler çengel bulmaca biçim serbest çağrışarak uzuyor. Vakit su gibi akıyor. O kadar zengin olmadığım, o kadar olmadığım, o hiç olmadığım gibi finale yakışan bir üçlemeyle son buluyor zihin aritmim, rüzgar kesiliyor, ana dönüyorum. "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum. Bilseydim, bu mutluluğu koruyabilir, ve her şey de bambaşka gelişebilir miydi?" diyorum. "Hmmm, açabilir misiniz bunu biraz ?" diyor. "Açamam, zira 465 sayfa" diyorum "Zaten bir bu satır bir de müzedeki tarihlenerek notlar alınmış yüzlerce izmarit, zayıf hafızam için bile yeterince güçlü" "Masumiyet müzesinden alıntı yaptığınızı anlamıştım, yanlış anlaşılmasın, sadece kendi ile ilgili şeyleri anlatma gücü bulamayan kişiler kendi adına konuşturdukları alıntılar taşırlar" diyor. Oturuşunda bir değişim, bakışlarında bir kıpırtı, o anda kendi olmasıyla ilgili hiç bir ipucu belirmiyor. Robot psikolog olması durumuna karşı "Kontrol alt diliit, alt eskeyp, alt breyk ve alt efdört" diyorum. Gülüyor. Çünkü robot psikoloğa o kadar ödemek enayilik olur. "Belki de gülmeye programlanmışsınızdır." diyorum. Gülüşü yüzüne yayılıyor, bilmem kaç bin kası geriliyor, burun delikleri yukarıya kalkıyor, gözleri küçülüyor. Kesin insan! "Zamanımız maalesef bitti, bu hafta tekrar görüşelim isterseniz" diyor. "Görüşelim" diyorum. "Eminim sigorta şirketim de bunu istiyordur." "Siz Ayla hanımdan haftanın programına göre bir ayarlama yapmasını rica edin lütfen, görüşmek üzere!" 

Her şey kocaman bir düzenek diye düşünüyorum odadan çıkarken. Yeniyetme bir düşünce de değil üstelik bu. Aidiyet ise tamamen bambaşka his, çünkü düzenin parçası olmak da isteyebilir insan, yani kendini o parça olmakla ilgili çok yeterli ve yerli yerinde hissedebilir. Ama bu iki his aynı anda olunca, düzene inanmadığı için mi ait değil, ait hissetmediği için mi bir teşkilat olduğunu düşünüyor, karışıyor. 

Ayla, buraya geri gelmemin sebeplerinden. Küçücük elleri, dar omuzları, sanki vücudu bir şeye uzanırmış hissi veren ince uzun boynu ve Claire Forlani'ye rahmet okutan köşeli çenesiyle yine bankonun üzerinden sadece saçı görünecek şekilde oturuyor. Onu her gözlemlediğimde, yüzünden ve bedeninden topladığım işaretlere göre psikanalizin çözümlemeye niyet dahi edemeyeceği bir sır olarak, kürkçü dükkanında kasada durmayı başaran tilki tatminiyle bir tebessüm ediyor, bir gülüyor ve hemen arkasından bedenini yay gibi gererek yıldızlararası seyahatlere çıkıp, en az üç galaksinin yarı tanrılarını ateşiyle kavurarak masasındaki anlık mesajlaşma satırına dönüyor. Onu beğeniyorum, daha çok arzuluyorum, en çok da kendime benzetiyorum.

Adımlarımı aksak ritm yere vurunca gülerek kaldırıyor başını, tanrım o çeneye yayılmış ağzı her dönemin en meşhur davetiyesi. Bankonun önüne geldiğimde manik haline denk geldiğim için seviniyorum içimden. Yerinde duramadan konuşuyor "Nasıl geçti Fatih bey?" "Sanırım yine o karanlık tünellerden birine girdim" diyorum. "Sormasam gerek aslında ama çok değişik tarif ediyorsunuz, merak ediyorum. Nasıl oluyor?" diyor. "Uykuya daldığın anı hatırlamamak gibi işte" diyorum " Ne rüyalar gördüm Ayla, zaten yoktular." Gülüyor. Sağ elini silah şekil yapıp işaret parmağını bana doğru yukarıdan aşağıya hareket ettiriyor. "Kaptım!" gibi. Kap Ayla, bir dakikadan kısa sürede 6 bildirim geldi anlık mesajlaşma uygulamana, duramazsın sen Ayla, durmana izin verecek şartları kovalarsın, sürekli meraklı sorulara, ilginç anlara seyahat etmek ihtiyacındasın, katmanlı hisler durup genişlemeyi gerektirir o yüzden sevmezsin onları, ama onlar senin ellerin beğenir, fotolarını beğenir, manik anındaki sevişme arzunu, depresifken sevişme ortasında ağlama nöbeti geçirmeni, kasılan bedenini, makyaj yüzünden havasız kalan çenenin kenarındaki sivilcenin kızarmasını.....

Zihnimi durdurmam gerekti. Anlamayan kaldıysa; hiperseksüelim. Kadın olsam nemfomanyak derdik havalı olurdu. Kadın değilim ama kadın kadar erkek bedenini merak ederim. Kontrol edilemeyen ve hiç eşli bir ihtiyaç durumuyla yaşıyorum. Seksin kendisine duyduğum fanatikçe bir ihtiyaç diyelim, böyle anlaşılır oluyor. Biçim itibari ile aşka aşık olmakla benzer, bu açıdan ise prensipte seksin Mevlana'sı denilebilir. Denmese de olur çünkü bu teorik tanımlamayı Ayla'yı bankonun arkasından çekip sevişmeye başlamamak için yapıyorum.

"Bu hafta tekrar görüşeceğiz, sen bir ayarlama yaparsın" kalp ritmim hala yüksek. "İstediğinizde görüşebiliriz tabii" göz kırpmalı emoji Ayla, çok vatsapsın. "Hemen bakıyorum Fatih bey!" Düz bir ifadeyle karşılaşınca hemen kendi karanlık bölgesine geçiyor, kesinlikle beyli ve ünlemli konuşuyor. Bildirimler 9 oldu. "Perşembe 17:00 size uygun mu?" "Ayla siz öyle diyorsanız, uygun olmalı, olmak zorunda, hayatım buna bağlı!" diyorum. Kötü ayrılıkları sevmediğimden yapıyorum. Yeniden gülüyor. Gülüş uzuyor, adımlarım uzuyor, zaman uzuyor. Max Payne ev sahnesi bu, saçmalıyorum yine. "Görüşürüz" diyorum. "Görüşürüz" diyor Ayla, bildirim 11.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder