Bu Blogda Ara

24 Şubat 2016 Çarşamba

Ah Canım!

Dar zamana denk geldin
Canım
Yanlış yoldaydım
Acelem çoktu

Heybem dolu
Depom boş
Kafam karışıktı
Ah canım!

Bir siren sesidir
Zonkluyordu başım
Ve sırasını savamıyordu doğum
Ölüm gibi

Uzaklardan bir kuzeyli rüzgar
Katıp önüne ne varsa eskiden
Esiyordu
Yerim yönüm doluydu

Dışarıda kalmıştım
İçerisi soğuk
Sirenlerin gözü yaşlı
Mekanım dardı
Ah canım!
Bakışlarını göremedim
Ellerini saymıyorum bile

17 Şubat 2016 Çarşamba

Sen yine de o kadar şey yapma


Böyle öğleden sonraları vardır. Kimin son öğleni olduğunu umursamadan haklarını başka güne satarak ortadan sıvışmış, farkına vardığında hiç bilmeden hesabını öğleden sonralara sorduğun. Gitmiştir yavşak, çaktırmadan. Öyle bir öğleden sonra, birbirine bakarak bir masanın etrafında oturan üç adam, bir de anlatıcı.

Anlatıcı : Ruhunu satmış bu kış gününde, üniversiteden beri buluşma yeri olan bu kafeye otopilot olarak gelmişlerdi. Bazı alışkanlıklar tüm şartlara rağmen değişmeden yaşayabiliyordu. Barış arkadaşlarından yanında olmalarını istemişti. Bu birbirleri için yıllardır sorgulamadan yaptıkları bir şeydi. Hele Barış'ın bu durumunda, neyi bırakıp geldikleri önemli değildi. Gelmişler, her zamanki masada oturup beklemişler, Barış gelene kadar da hayatlarının rutininden, Barış'ın hala iyi hissedememesinden ve bu iyileşememe durumunun onlarca basit olan sebeplerini konuşmuşlardı.
Serdar : Savaş oğlum, herif takıntı yaptı. Bu kadar atlatılamayacak ne yaşamış olabilir. Kız ayrılmak istedi diye böyle oldu.
Savaş : Bilmiyorum oğlum, anlayamıyorum da. Bekarsın işte, bundan güzel ne var allah aşkına. Giden gider, ekmeğine bakarsın sen de, herif anlamak istemiyor.
Barış : Anlamıyorsunuz oğlum, özlüyorum. En son ne zaman böyle bir şey hissettiniz?

Anlatıcı : Barış sanki konuşulanları hissetmiş gibi tam zamanında gelip oturmuştu masaya.
Serdar : Geç olmadı mı biraz sayın anlatıcı?
Savaş : Sağol abi gerçekten, tam sıçtık.
Garson : Karar verebildiniz mi?
Barış : Çay alabilir miyim?
Savaş : İki olsun
Serdar : Üç olsun
Anlatıcı : Pardon beyler..

Bazı acı şeyler güzel olabiliyor, bazı güzel şeyler de biraz acı. İçler dışlar çarpılamıyor duygular, sonuç ise hep eşitsizlik hali.

Barış : Cevap veremezsiniz tabii, çünkü özlemediniz hiç birşeyi, bu sizin için eski zaman hikayesi.
Serdar : Evliyiz diye öldürdün sen de bizi.
Savaş : Kendi adına konuş oğlum, ben evlenmedim.
Serdar : Hah! Bokum, çok farklı sanki
Barış : Abi çok düşündüm, alışkanlık bu dedim.
Savaş : Farklı oğlum tabi, biz birlikte yaşıyoruz.
Anlatıcı : Hayatın farklı yönlere sürüklediği üç arkadaş, ne değişirse değişsin bir arada olacaklarına inanmışlardı. İlişkilerin çok dürüstçe kurulduğuna inandıkları dönemden bugüne taşıdıkları bu dostluk onları hep bir şekilde evlerinde hissettirmişti. Bu farklılıklar onları hep güçlü kılacak diye düşünmüşlerdi.
Barış : Ama değil. Bu yokluğunu hissettiğim şey başka bir şey.
Serdar : Abicim tamam, anlıyorum seni ama bu yokluğunu hissettiğin şey pekala bir takıntı olabilir. İşlerin senin kontrol ve isteğin dışında gelişmiş olması..
Savaş : Bir seviş geçer diyorum, inandıramıyorum.
Hale : Şeker kullanıyor musunuz?

Serdar : Hale!?
Savaş : Yok deve!
Hale : Sarhoş mu yine bu Savaş hayvanı.
Barış : Yok Hale, çay içiyoruz.
Anlatıcı : Serdar'ın eşi Hale üzerinde garson önlüğüyle ve elinde bir tepsi ile mutfaktan çıkıp gelmişti.
Serdar : Anlatıcı!! Ayıp oluyor artık.
Anlatıcı : Kusura bakmayın, biraz dalgınım bu ara.
Savaş : İşimiz var bu herifle
Anlatıcı : Cinsiyetçilik yapmayalım.
Savaş : Ne yani kadın mısın?
Anlatıcı : Küskün ve biraz geçkinim
Serdar : Sesinden anlamıştım


Bazı şeylerin kötü olması için başına ek alması gerekiyor, sürpriz bunlardan biri.


Hale : Afiyet olsun aşkım, başka bir şey isterseniz seslenin yeter.
Barış : Sağol Hale, iyiyiz böyle. Bu arada hiç değişmemişsin görmeyeli.
Savaş : Bu kadar tuhaflık yeter, sağol Hale
Serdar : Sağol bitanem, önlük yakışmış.
Anlatıcı : Tuhaflıklar hayatta görmeyi inkar ettiğimiz şeylerin varlıklarını hissetirdikleri anlardı. Sebepleri belli olan şeylerin tarafımızdan ilişkilendirilmeyen tezahürleri. Sonuçta mesajı iletene kadar bir şekilde görünür oluyorlardı. Bu öğleden sonrasında olduğu gibi.

Savaş : Abi, iyi anlatıyorsun da, yatırımı kendine yapacaksın bu hayatta.
Serdar : Yanii..
Savaş : Kendini referans alacaksın yani, tarifi sende olan şeyi değiştirecek hayatına girenler, sonuçta sen sabit kaldıkça kimseyi kaybetmez ve daha kolay kabul edebilirsin olan biteni.
Barış : Bu kimseyi referans almak değil işte, anlamıyorsun Savaş
Savaş : Ne peki abi?
Barış : Tamamlanma hissi.
Serdar : Ah keşke Özlem duysa bu söylediklerini Savaş
Özlem : Duyuyorum merak etme, merakla dinliyorum hatta
Barış : Selam Özlem.
Serdar : ???
Savaş : Anlatıcı???
Özlem : Gözlerimizi kaçırmayalım Savaş bey, heyecanla anlatıyorduk, devam edelim.
Anlatıcı : Özlem, sırtı dönük oturduğu masaya yüzünü dönmüş, gözleri kocaman açılmış şekilde Savaşı dinliyordu. Son zamanlarda Savaş'ın çok garip davrandığını düşünüyor ve onu dinlemeyeceğini düşünerek ona bundan bahsedemiyordu. Aldatılıyor olduğunu düşünüyor ve bu yüzden deliye dönüyordu. İşte bu yüzden bugün her zamanki gibi çocuklarla aynı yerde buluşacaklarını duyduğunda koşarak işten çıkmış ve onlardan önce buraya gelip yan masaya oturup beklemişti.
Savaş : Oldu di mi şimdi anlatıcı?
Anlatıcı : Olmadı mı?
Savaş : Ben senin ananı...
Serdar : Bari ben de Haleyi çağırayım da hep beraber oturalım.
Anlatıcı : Tabii, bir de Seda çıkıp gelsin bir yerden oldu olacak.
Barış : Yok o gelmez artık.
Savaş : O kadar emin olma!
Barış : Eminim. Bizi uzaylılar kaçırmış olsa o haberi bile okuyup merak edip gelip bakmaz. O kadar eminim.
Anlatıcı : Sokakta kulakları sağır edecek bir ses duyulur!
Uzaylı : Eller yukarı!!
Serdar : Heh! Tam zamanında bu sefer sayın anlatıcı
Hale : Tanrım uzaylılar!
Özlem : İyi yırttın Savaş!
Savaş : Ağzını hayra aç ibne Barış!
Anlatıcı : Sikeyim sizin yazacağınız hikayeyi!

Sesler boğulur.

Barış : Özlüyorum.



16 Şubat 2016 Salı

Düş Bozumu

Bir araya geldiğimizde aramızda tüten şey
Dijital mürekkep gibi
Adı var olan 
Kendisi tanımlanmak için eski bir referansa ihtiyaç duyan
Şeylerden olmasın

Sorma bana o yüzden
Çünkü bazen tencere açılır ve yanık kokar her yer
Yanık sevene yapılmamış olabilir ama
Yanık sevene denk gelmiş olabilir
Kimi acemilikler

Zaman olur insan
Daha iletken olur
Hayatın bana değen her yeri
Sana iletilmek için gelir
Bulur yerini oturur

Kimi söylenenler 
Onları söyleyenlerin sahibi
Kimi söylenmeyenler
Yerini bilen anonimler
Olabilir

Olmazsa
Bizim arkadaşın düş bozumu var sonbaharda oraya gideriz
Ekseriyetle buruk olur başlarda tadı
Ev yapımı hüzündür ama yine de
Katıksızdır

Öğrenilecekler bittiğinde
Tadı oturur biraz
İşte tam o zaman şişelenir
Mantar tıpalanır
Etiketlenir