Bu Blogda Ara

23 Haziran 2016 Perşembe

Gereği Düşünüldü

Gereği düşünüldü. 

Hiç olmazsa biraz da taşınılsaydı. Çünkü bazı kararlar tek taraflı ve geri dönülemez oluyor. Kararın diğer tarafındaysan neden tek taraflı olduğuna, hangi tarafta olursan ol neden geri dönülemez olduğuna takılıyorsun. Takılmak derken düşünmek, zaman zaman saplanmak, nadiren batmaktan bahsediyorum. Gereği düşünülmüştü, bir gereği varsa eğer, yapılması için güçler üstü bir mekanizma da vardı. Sahnenin ortasından giriyor, düşünüyor, gerekliyi seçiyor ve uygulanmasını salık veriyordu. Bunları yaparken tarafları dinliyordu, sakin, efendi ve tekmil-i kıyafetti. Görüntüsü babacandı. "Ama, ama ben o gün o kadar da iyi düşünemiyordum" diyemiyordunuz. Bunu duyma şansı olmuyordu. Pek babacan da sayılmazdı buradan bakınca. Siz gibi ben gibi insanlardan oluşuyordu bu mekanizma ve pek güçler üstü olmalarını gerektirecek şartlarda yaşamıyorlardı. Böyle bir şey bir insanın geçimini sağlaması için bir iş olabilir miydi? Hayret verici olsa da olabiliyordu ve bunun ismine Adalet Sistemi deniyordu. Merhaba lan Adalet? Bugün nasılsınız?

"Dava geçerli, dilekçeler mevcut ve taraflar hazır olduğuna göre, duruşmayı açıyorum."  Açalım, sorun yok. Biraz gerginim sadece ve yapı gereği de biraz kararsızımdır. "Davacı; Mesut'tan olma Hayriye'den doğma, 1980 doğumlu, Yılmaz Kalanoğlu" Bu benim, selam okuyucu, daha tanışmadık. "Davalı; İnsan doğasından olma Gerçeklerden doğma,  doğumsuz, Yalnızlık" Bu da benim yalnızlığım, tanışırsınız daha, gerçi pek insan sevmez, yabanıl, hassas, ürkek ve kalıcıdır. "Yılmaz Kalanoğlu ve Yalnızlığının boşanması dilekçesi mahkememize ulaştı. Taraflardan davacı Yılmaz Kalanoğlu şiddetli geçimsizlikten dolayı yalnızlığından boşanmak istediğini, basit bir protokolle ortak mülkleri olan bazı duyguların, özlemlerin ve yine ortak yapımları olan bir çok samimi, iyi ve kötü anılarının yasanın öngördüğü şekli ile iki haftada bir haftasonu olacak şekilde kendisiyle yaşayabileceğini belirterek, davalıdan başka bir talebi olmadığını bildirdi." Bugün boşanıyoruz. Umarım. Uzun ve fırtınalı bir ilişkimiz oldu. Boşanmak istediğimi söylediğimden beri konuşmuyor benimle. Zaten davayı da tek taraflı açmak zorunda kaldım. Davayı açınca, bugün mecburen davete icabet etti. Karşımda oturuyor.


"Davalının eklemek istediği bir şey var mı?"

"Var hakime hanım, Yılmaz Kalanoğlu etraflıca düşünmeden ve bir takım yanılsamaların etkisinde kalarak bu davayı açmıştır. Boşanma kararı ortak değildir. Kendisinin iddia ettiği gibi bir şiddetli geçimsizlik de söz konusu değildir. Davanın reddini talep ediyorum."

"Anlaşmalı bir boşanma talebi değil evet, davacının söylemek istediği bir şey?"

"Hakime hanım, yalnızlığımla olan ilişkimizde anlaşamadığımız konular evel ezel olmuştur, yine de bir yolunu bulup birliğin bozulmaması adına devam etmişizdir. Burada karşılıklı incinmemek adına başvurumda detaylı bilgiler vermekten imtina ettim. Fakat boşanma fikrimin varlığından haberdar olmasına rağmen hiç bir şekilde uzlaşmaz bir tavır takınmış ve beni bu davayı tek taraflı açmak zorunda bırakmıştır."

"Şunu belirtmek isterim hakime hanım, Yılmaz Kalanoğlu herkesin zaman zaman olduğu gibi bir hastalığa yakalanmış ve mantıklı düşünebilme yeteneğini kaybetmiştir. Bu boşanma fikrini lakırdamaya başladığı günden başlayarak aklının başına gelmesini beklediğimden sabır gösterip beklemeye çalıştım."

"Bakın çocuklar, boşanma davaları bu yüzden zordur. Yasamız tarafların gönül rızaları ile başlattıkları birliklerin bozulması konusunda hassas ve korumacıdır. Gerçekten birlikte kalınamayacak sebepler ispatlanmadan tarafların anlaşma halinde olmadığı durumlarda birliğin devamını ön görür. Neymiş o hastalık?"

"Umut hakime hanım, umut, yalnız olmayan bir hayat kurabileceğine dair bir umut, buna her insan hiç değilse bir iki kere yakalanır."

"Hakime hanım, yalnızlığımın hastalık olarak tanımladığı şey çılgıncadır. Hem ihtimalin kendisi çılgıncadır hem de çılgınca diye tanımlanması çılgıncadır. Sonuçları itibari ile kısıtlanması gerektiğinden bunu bir tehdit olarak algılamış olmasını anlayışla karşılıyorum fakat beni baskı altına alması, korkunç sonuçlar önermesi ve kendi varlığından birazcık dahi olsa taviz vermemesi olayları bu seviyeye getirmiştir."

"Hakime hanım yanlışlık var. Olayları buraya getiren Yılmaz Kalanoğlunun düşsel bir kurgu ile beni hayatından çıkartmak istemesidir. Ne derler bilirsiniz; insan yalnız doğar, yalnız ölür"

"Haksız sayılmazsınız sayın yalnızlık"

"Peki haklı sayılır mı hakime hanım?"

"Olay biraz gerçekçi olsa bir şeyler söyleyesim var sayın Kalanoğlu fakat yalnızlıktan ayrılmak nedir yahu?"

"Bir tek orası mı gerçekdışı hakime hanım?"

"Peki başka neresi sayın Kalanoğlu?"

"Yalnızlığımın künyesi, gerçeklerden doğma ve doğumsuz olması. Hakime hanım, kendisi tanrı yapımı bile değildir ki tanrı da yalnızdır. Bulduğu her şeye yapışan, onu ve ona ait her şeyi kuşatarak beslenen, tüm varlıkları oyuncağı gibi gören ve bir test varsa onun da bu yalnızlıktan kurtulmak olduğu bir evrende şu an da karşımda oturup size içinizin en derin yerlerinden örnekler vererek ikna etmeye çalışması yeterince gerçekdışıdır."

"E, bu da mantıklı"

"Hakime hanım Yılmaz Kalanoğlu yönlendirme yapıyor. Takdir edersiniz kendisi Kalanoğludur. Kalan oğlu, kaderini inkâr ediyor, itiraz ediyor. Bahsettikleri hurafedir. Kaldı ki, boşanma da, boş an madır belki, boş bir anında onu yakalamıştır. Ben yine de onu affetmek isterim. Yalnızlık affedicidir.

"Boş an güzelmiş"

"Aynı şeyi yapıyor hakime hanım. Kaderi nüfus memuru vermez, kimse de kimseyi yalnızlıkla evlendirmez. Sadece bazı birliktelikler beşik kertmedir."

"Tespitler tespitler..."

"Hakime hanım gördüğünüz gibi şiddetli geçimsizliği destekleyecek argümanı yoktur Yılmaz Kalanoğlunun. Kendisinin bana ihtiyacı sandığından çok ve sürekli olacaktır. Her ilişkide dalgalanmalar olur. Yeterince süre verilirse düzelecektir. Davanın reddini talep ediyorum tekrar."

"Hakime hanım, biliyorum ikna olmak üzeresiniz, biliyorum siz bilmeseniz de ana rahminde sizinle birlikteydi. Ve kendinizi beğenilmemiş, istenmemiş, küskün ve yabancı hissettiğinizde yanınızdaydı. Burada ne kadar büyük ve yüce bir şeyden bahsettiğimizi biliyorum. Bu Tanrıyı bile oyuncağı yapmış, asilce bekleyen, bütünlük isteyen, kocaman kollarıyla her yerinizi kuşatan, asıl kendi yalnızlığı için size ihtiyaç duyan, evrenin en yaşlı, ölümsüzlükle lanetlenmiş, beşbenzemez yüzlü şeyi, bu, kimsenin vazgeçemediği, güçlü, tutkulu şeyi, artık gitmeli. Ona benim belirlediğim yerde kalmalı çünkü ben başka bir ihtimal buldum."

"Tamam, yeter, herkes sussun artık!"


Ve gereği düşünüldü. Kocasını toprağa, çocuğunu gurbete, umutlarını eder fiyatın çok altına yalnızlığa satmış hakime hanım buyurdu; "Yılmaz Kalanoğlunun başvurusu ile görülen boşanma davasında davanın reddine, kamu vicdanında önemli yer tutan birlikteliklerin devamlılığı adına davacı ile davalının birlikteliği yürütmeyi tekrar denemesine...." Kendime mi, yalnızlığıma mı yoksa hakime hanıma mı üzülsem bilemedim. Ayağa kalktık. Sessizce çıktık kapıdan. Adliyenin kapısından çıkarken omzuma dokundu yalnızlığım, dönüp baktım; "Bu da geçecek bak görürsün, ben orada olacağım." dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder