- Kötü bir karşılamaydı, özür dilerim. Hala yeterince utanıyorum, o yüzden bunu bu akşam konuşmayalım lütfen.
- Gördüğüm en şapşal telaş tecrübesiydi. Ben teşekkür ederim, ama sanırım ben bunu daha çok konuşurum.
- Sahnem yeterince inandırıcı olduysa bu övüneceğim birşey olur. Aslında en olmaması gereken yerde telaş ve heyecandan işleri batıran biri değilimdir.
- Yorum yapmayacağım.
- Neden?
- Konunun kendiliğinden ölmesini bekleyeceğim.
- Hiç olmamış gibi yapamayacaksın..
- Hayır :)
- Şey o zaman, gülüş falı, sempatiklik kartı da derler, tüm bebek canlıların hayatını sürdürmesine yönelik gelişmiş, hissettirdiği saflıktan ve naiflikten vazgeçmek iştememiş olacak ki insanlar, yetişkinler gözünde de fazlasıyla etkili bir karttır.
- Hmmm..
- Tecrübe ve dağarcık geliştikçe evrilmeye çalışılan ama özünde o çocuksuluğu taşıyan ve en nihayetinde nereden başlarsa başlasın en güzelinin o önyargısız, koşulsuz ve egosuz yaşanmasıyla tecrübe edilen bir andır.
- Herşeyi bir teoriye, düzleme ya da matematiğe mi bağlayacağız.
- Şey, güzel soru. Aslında öyle biri değilimdir.
- Nasıl birisindir peki?
- Öyle olmayan :)
- Kendinde olmayan, kime gittiğini de bilmeyen biri mesela?
- Biraz sert gelse de, kabul etmeliyim. Bir yere gidemeyen ve açıklamalarıyla kendi duvarlarını karalayan diyelim.
- Güzel cevap.
- Sözlüm iyi geçtiyse hocam, otursam?
- Oturunuz çekirge.
- Siz oturmaz mısınız?
- Tercih etmem.
- Ne kadar oturmazsınız?
- Oturursam kalabilirim. Kalırsam düşebilirim, düşkünleşebilirim, düştükçe düşkünleşebilirim, düşkünleştikçe düşebilirim. Bunların hepsi oturmaya devam etmem için sebepler olurlar. O sebepler bir süre sonra dayanamaz kalkarlar, vapurun saati kaçıyor olabilir. Az olduğu için doyulana kadar yenemeyen yemekler, daha tam sıkılamadan giden misafirler, sadece sen istedin diye çıkılamayan tatiller o yüzden güzeldir. Özlem tadı kötü sanılan ama öyle olmayan birşeydir. İnsanlar başa çıkamadıkları için öyle düşünürler. Bense içine kıymık batmış gibi hikayesini ödünç alamadığın insanların özlemini duyarım. O yüzden yerleşmek için coğrafya seçmem, her yerde yaşarım, bir yerlerde yazarım, birileri yayınlar, herkes kazanır. O yüzden az otururum, bir sigaralık.
Kafam karışmıştı. Açıklaması o kadar doğru, o kadar net fakat o kadar sekti ki bilmeyene tadı acı geliyordu. O benler, sonunda inandığım bir kavuşma ya da yeniden buluşma. Yeniden olma, yeniden başlama, yeniden daha iyi ama tadı tanıdık bir nevresim, kokusu kalıcı, kalabilen, gitse de kalabilen, kalsa da gidebilen. Olmayacaktı. Ya içine batan kıymıktan uzun süre oturamayan bu kadın o kıymık çıkmadığı için oturamamazlığına bir gerekçe yaratmıştı, ben gibi, ya da tüm kapıları açık gölünde yaz ortasında püfür serin oturuyordu. Tek oturduğu yer orasıydı. Onu anlamak için sordum;
- Ooo, tamam hocam, çok hızlıydınız, not alamadım.
- Nota ihtiyacı olmayan birine benziyorsunuz çekirge.
- Sistem onaylanmak üstüne malesef hocam, nota olan ihtiyacımız kota olan ihtiyaç kadar.
- Nota ve kota yatırım yapmayınız çekirge.
- Neye yapalım hocam?
- Bota!
- Mülteci işinde iyi para var diyorlar hocam.
- Hem parası iyi, hem ne kadar çok hikaye o kadar zenginlik çekirge.
- Hem bol bol ben falı, daha iyisi Malatya kayısı
- Şamda cuma namazı diyorlar
- Vakit geçti hocam, kaza yaparız.
- İnsanı bağlayan iskele babalarınız ahtapot misal çekirge.
- Biraz daha kalsanız, kahve içer fal bakardık.
- Ben falı çekirge, konuyu değiştirmeyelim. Burada bulunma sebebimiz.
- Ben falı hocam, ruhunun ruhuna eklendiği bir gecede tesadüfi Küçük Ayı Takım Yıldızını şahit yazan bir müptezelin yeniden doğma dogması.
- Dogmalar iyidir çekirge.
- Kayıp derler, türlü çeşidi vardır?
- Türlü dediğin yemektir.
- Alınmak onlardan biri, kendisinden alınan birini, yıldızların şahitliğinde arayan, yani aslında aradığını bilmeyen ama içten içe yolunu yönünü değiştirerek o karşılaşmayı bekleyen, bekledikçe inançsızlaşan, eskiye takılmış, eskide kalmış, sonuçta ekside kalmış bir müptezel.
- Eskinin eksikliği, hmmm, ne güzel bir söylemek çekirge.
- Benler, fazlasını sevdiği birinin, olmadığında en yokluğu çekilenleri, baktığı her yerde peydahlanıp bu müptezele görünür olması. Yerli yersiz anlatması.
- Ben falı dediğin, gerçekten sen falı çekirge.
- Nerede yaşıyorsun?
- Gereksiz bilgi ama şu an İngilterede, on günlüğüne geldim buraya, yarın son günüm.
- Her güzel şeyin sonu... Hocam?
- Duygular herkesin ortak malı, sonlanmıyor, sen orada olamıyorsun artık. Başkaları için hep varlar, hep olacaklar çekirge.
- Devam edemiyorum hocam.
- Çekirge.. Ben falı bakabildiğin için ne kadar şanslı olduğunu unutuyorsun. Birisini bu kadar sevebilmiş olduğun için, devam etmen gerekmiyor belki de.
- Hocam..
- Kendine bu bencilliği yapma çekirge. Var olan herşey ortak yapılandı. Giden ya da alınan artık olmuyor ama sende kalanlarını da bırakamazsan gitmiş de olmuyor. Aç avuçlarını çekirge, ellerin kanıyor. Kendine batan kıymıksın.
- Denedim, yapamıyorum.
- Ne yaparsan yap, sana olacak olan şey gelip buluyor seni. Karmanın karışık oyunları yok. Karmaşıklaştıran biziz. Bunun sana olmuş olmasına izin ver. Başkalarının olmasına da..
İç sesime döndüm. Düşünceli, önüne bakıyor. Peşinden sürüklenip, buraya beni savuran, kaçamayacağım şeylerin ve yüzleşmem gereken şeylerin planlayıcısı. Bazen bazı gerçekler öyle güçlü yerde genzinize kaçar ki, burnunuzdan çıkar ama mutlaka geri çıkar. Size yapması gerekeni yapar ve çıkar gider. Arabaya dönüp Bahar'ın fotoğrafıyla konuşup, onu öpüp koklayıp vedalaşmak istiyordum. Canım sevgilim. Ancak sen, gittikten sonra bile bir yolunu bulup sabırla, gerçek mi rüya mı olduğunu bilemediğim rüyalarla bana yol göstermeye çalışırdın. Çok sabırlıydın. Çok dirayetliydin. Çoktun.
Sevdiğimiz biri öldüğünde bakmak istemeyiz bazen, onu öyle hatırlamamak için. Oysa giden insanın ardından bakmak lazım, iyice bakmak lazım, uzun uzun bakmak lazım. Bahar'ın mezarına hiç gitmediğimi hatırladım birden. Bu inkar halini dayanılmaz bir üzülme hali ile sebeplendirip kaçtıklarım geldiler, yan kayaya oturdular. Çok kalabalık oldu burası. Çok sıkışık oldu. Çok karanlık...
- Hocam
- Gitmen gerekiyor çekirge biliyorum.
- Senin benin bile yok.
- Biliyorum çekirge...